6 Kasım 2016 Pazar

10- Amerikadan Bebek Alışverişi

Oğlumu iki buçuk yaşına getirdiğime göre artık biraz deneyimli bir anne sayılırım bence :) O yüzden Amerika'ya gidildiğinde Bebek alışverişi en önemli mevzu. 
Bir kere bebek arabasına Türkiye'de dünya para vermemek gerektiğini düşünenlerdenim. Bebek arabanızı bol çeşit bulunan Babyrus mağazalarından alabilirsiniz. Bizim tercihimiz Britax marka olmuştu. Çok da memnun kaldık. Hala kullanıyoruz.
Emzik konusunda önerebilieceğim bence tek marka Avent Soothie. Zaten Amerika'da daha doğar doğmaz her bebeğe hemşireler tarafından verilen bu emzik mucize bence. İlk günden itibaren kullanabiliyorsunuz. Damaksız yapısı sayesinde ağız ve damak gelişimini ilerleyen dönemde etkilemiyor. Emzikte kritik nokta ise 
0-3 olanları dişler gelene kadar kullanılıyor. 3+ olanları ise dişler gelmeye başladıktan sonra. İki emzik arasındaki tek fark sertlik. İki seçeceğinden de 3'er 4'er paket depolayın derim. 
Birde bu emziklerin uyku arkadaşlı olanları var. Adı wubbanub olarak geçiyor. Ucundaki emzik yine Avent Soothie.
Emzik oyuncağına bağlı ve ayrılmıyor. Emziğin kaybolmaması için bu şekilde dizayn edilmiş. Oyuncakların ağırlıkları da tamamen bebeklere göre ayarlanmış. Çeşit çeşit model bulabilirsiniz. Bu oyuncaklı emzikler aynı zamanda bebeklere uyku arkadaşı oluyor. Oyuncakların ucundaki emziklerde 0-6 ay arası kullanıma uygun. Yani oyuncaklıların ucundaki emzik 0-3 avent soothielerden. Emziğini daha sonra 3+ ile değiştirmek isterseniz eski emziği söküp yenisini dikmeniz gerekiyor. Çok da zor değil bence :) 
Kanguru veya babysling dedikleri ürünleri ben almayı tercih etmemiştim yinede uygun fiyatlı ürünler bulabileceiğinizi biliyorum.
Biberon tercihini ise Breastflow markadan yana kullanabilirsiniz. Bu biberonda da bebeğiniz sütü olabildiğince yavaş içiyor. Böylelikle gaz, hazımsızlık yapmıyor, bebeği rahatsız etmiyor.
Anne çantalarından Skip Hop markanın çeşitlerini her bebek mağazasında bulabiliyorsunuz. Hem kaliteli ürünleri hem şık hemde çok kullanışlı.
Oralara kadar gitmişken ufak bir ek gıdaya destek ürünlerden de stok yapmanızı tavsiye ederim. Mesela Boon Baby markasının her ürünü çok kullanışlı. Özellikle Slikon Meyve Filesi ve Kaşık biberonu. Munchkin markasının da ürün yelpazesi çok geniş. Ek gıda kaşıkları, atıştırmalık kapları ve tabaklarını tavsiye ederim. 
Kıyafet alışverişinde ise fiyatlara bazen mağazalardaki fiyatlara inanamıyorsunuz. $3'a Bebek montu görmüşlüğüm var hemde çok iyi kalitede :) Tabi bu indirimlerin birde dönemleri var. Özellikle 15 Aralık-15 Ocak tarihleri arasında inanılmaz indirimler oluyor. Yılbaşı olduğundan kaynaklı.
Kıyafet alışverişi için önerebileceğiniz markaların başını Tabiki Carter's çekiyor. Çıtçıtlı body stoğunuzu burdan yapabilirsiniz. Öyle kaliteli ki yıkama+kurutma makinesi bana mısın demiyor :) Carter's dışında markalar The Children's Place - GAP (Amerikada fiyatları çok çok uygun). 
Amerikada kaldığımız yaklaşık 4 aylık sürede günleri toplarsak belki bir 15 gününü Camarillo Premium Outlet de geçirdik diyebilirim :) Burası inanılmaz büyük alışveriş cenneti. Birde 15 Aralık - 15 Ocak tarihleri arasında giderseniz hem sizin hem bebeğiniz için indirimli birçok şey bulabilirsiniz. Her mağazasını gezmeye kalksanız ancak 3 günde bitecek bir alana kurulu. Los Angeles'a da çok uzak değil. Sanıyorum 40-50 km arası uzaklığı. 
Bunların dışında mutlaka Target ve Wallmart büyük market zincirlerine uğrayın. Yine Bebek ürünleri ve giyim konusunda uygun alternatifler var.
Ross mağazalarına mutlaka gidin. Marka ürünleri çok ucuza bulabiliyorsunuz. Sadece biraz karıştırmanız gerekiyor. Yine hem sizin hemde bebeğiniz için birçok şey bulabilirsiniz. 
İstanbul'daki gibi gezerken çok yormayacak bir alışveriş merkezi isterseniz de The Oaks Mall yine tavsiyemdir. Victoria Secret mağazına uğramayı unutmayın :) İndirim dönemlerinde gördüğünüz fiyatlara inanamayacaksınız!
Sephora-Apple-Michael Kors gibi ünlü markaların dışında yine yerel markaları da burada bulabilirsiniz. Hemde gezmesi çok keyifli bir alışveriş merkezi. Evimizin çok yakınında olduğu için yine sık sık gittiğimiz yerlerden. 
Sanıyorum alışveriş konusunda tavsiyelerim burada son buluyor. Artık üzerinden 2 yıl geçtiği için aklıma kazınanların hepsini aktardım. 
Sevgiler 💕💕




21 Kasım 2015 Cumartesi

9 - Amerika Harcamaları

Bu işin biraz masraflı olduğunu kabul etmek lazım. Birde normal doğum niyetine gidip sezeryan olunca masrafları maksimum da düşünmek gerekiyormuş diyorsunuz.
Öncelikle doğum masraflarından bahsedeyim.
İlk başta bize verilen fiyatların tabiki dışına çıkmıştık.
Hastane bize toplam $6.000 masraf çıkardı. Sebebi belli, sezaryen olmam, epidural anestezi kullanmam hemde 4 kere, oğlumun sarılık riski nedeniyle fazladan hastanede kalmamız vs...
Unutmayın pazarlık gerçekten evrensel.
Eşim ve annemin eşi (cici babam) kısa bir pazarlık sonucunda ödenmesi gereken miktarı $3.500 indirdi.
Hastane masrafının yanı sıra anestezi için ayrı para ödemeniz gerekiyor. Bunun ücretinde ise $1000 'dan $900 'a indirebildik.
Küçük bir not olarak hastaneden çıkarken hiçbir fatura ödemeden çıkıyorsunuz. Yetkililer biz size fatura göndericez diyorlar. Hastaneden çıktıktan sonra 1 hafta içinde fatura gelmeden tekrar hastaneye gidip ödenmesi gereken miktarı konuştuk. 
California'da özellikle kaçak Meksikalı insanlar çokmuş ve neredeyse hepsi hastane faturalarını ödemedikleri için hastaneleri oldukça uğraştırıyormuş. Sonuçta bizde Amerikan vatandaşı değiliz ve ödenecek miktarı konuşmak için gidince, birde onların gözünde cash müşteri olduğumuzdan bize oldukça sıcak davrandılar. Üstüne birde pazarlıkla iki taraf da memnun bir şekilde durumu çözümlemiş olduk.
Gelelim çocuk doktoruna. Oturduğumuz bölgede yine Mürvet Hanım'ın tavsiyesi üzerine bir çocuk doktoru bulduk. Bunu tabi ben daha hamileyken bulduk. 
Toplamda 4 kere çocuk doktorunu gördük.
İlki doğum öncesi tanışmaya gittik. İkincisi hastaneye geldiler. Doğum olduktan sonra orada muayene ettiler. 
Üçüncüsü hastaneden eve geldikten 2 gün sonra bebeğimizle birlikte çocuk doktorunu görmeye yerlerine gittik.
Tekrar genel bir sağlık kontrolü yaptılar.
Son olarak da Türkiye'ye dönmeden önce oğlumuz 40 günlükken kontrole gittik.
Muayene başı ücretleri $90
Toplamda $360 çocuk doktoruna ödeme yaptık. 
Kira masrafımız ise aylık $1.300 
3 ay kira ödedik. Birde depozito olarak bir kira bedelinin yarısı istiyorlar. Bu tabi tuttuğunuz evin kurallarına göre değişebiliyor.
Biz maalesef Mürvet Hanım'ın oturduğu yer gereği biraz lüks bir bölgedeydik. Loş Angeles da daha uygun yerler belki bulunabilirdi. 
Size tavsiyem Airbnb kullanmanız olabilir .
Orada oldukça uygun evler bulabiliyorsunuz. 
Bizim için hayli masraflı ama eşim ve bebeğimizle yaşadığımız muhteşem zamanlar oldu. Aklım hala oralarda o ayrı.
Bir fırsat yakalasak tekrar giderim ve orada yaşarım kesinlikle. Özellikle oğlumuzun orada okula başlamasını çok istiyoruz. 

20 Kasım 2015 Cuma

8- Yeni Dünyalıya Alışma Zamanları


Şu an oğlum 22 aylık olduğu için nerede o ilk doğduğu zamanları :))
Tabiki demiyorum :))
Her anın ayrı bir güzelliği ayrı bir zorluğu var bu bir gerçek. Yaşattıkları mutluluğu sevgiyi tarif etmem ne mümkün...
Ama Amerika'da doğum yapınca bana en büyük hediye annem oldu diyebilirim. Ya annem olmasaydı kısmını aklımdan bile geçirince tüylerim diken diken olur hala. 
Hastane de kaldığımız 4,5 gün içinde emzirme ile ilgili zorluklar, zaten 27 saatlik bir doğumdan çıkmışım feci haldeyim. Sezeryanlıyım, dikişlerim ağrıyor. Üstünde yetmezmiş gibi doğum uzun sürünce su içemediğimden fazla buz emmişim Nasıl öksürüyorum anlatamam. Zaten sezeryandan kaynaklı bir ağrım vardı birde hastalık beni iyice kötü yapmıştı. Dikişlerime yastık koyup öksürüyordum o derece fenaydım.
Amerika'da doğumu düşünen bir yakınım olsa ilk tavsiyem durumu uygunsa annenide götür mutlaka olurdu.
Annemler doğumdan tam 2 hafta önce geldiler ve doğumdan 2 hafta sonra döndüler. Ayarlasak bu kadar olurdu.
Hem doğum öncesi ve sırasında hemde doğum sonrasında alışma dönemimizde bilir kişinin olması çok büyük avantaj.
Biz ise oğlum 45 günlükken Türkiye'ye dönüş yaptık. Aslında doğumdan 2 hafta sonra dönmemize izin veriyorlardı. Fakat biz gezmeye doyamadığımızdan süreyi biraz daha uzattık. Oğlum 8 günlükken dışarı çıktık ve birdaha dönene kadar da pek eve uğramadık desem doğru olur.

Zaten ilk zamanlar sürekli emzirip uyuduğu için gezmek de çok kolay oldu. Şimdi gitsek 10 katı zor olacağını eminim :)


25 Ağustos 2014 Pazartesi

7- Amerika Vatandaşı Olma Yolunda..

Uzun bir aradan sonra kalan yazımı tamamlıyorum. Bebekle hayat zormuş gerçekten 0-6 ay arası annelerin daha bol vakti oluyormuş kıymetini bilin :)
Amerika'da doğan herkes vatandaşlık alabiliyor. Bunu zaten hepimiz biliyoruz. Son zamanlarda bunun düzenleneceği yönde birşeyler duydum ama umuyorum değişmez. 
Oğlumuzu Amerika vatandaşı yapma yolunda izlediğimiz adımlar ise şöyle;
1- Doğum gerçekleştikten sonra doğum yaptığınız hastane tarafından size bir doğum sertifikası veriliyor. Bu kısım önemli. Sakın Türkiye'deki gibi işler yürüyor zannetmeyin. Sertifikanın peşinde koşmanıza gerek yok. Bu konuda yetkili hastane çalışanları sizin peşinizde koşuyorlar :)
2- Size verilen doğum sertifikası ile birlikte bulunduğunuz bölgede size en yakın CİTY HALL denilen bizdeki Belediye kurumuna gidiyorsunuz.
Biz bize en yakın olan Malibu City Hall da işlemleri gerçekleştirdik.

3- Burada pasaport çıkartmak için sizi ilgili bölüme yönlendiriyorlar. Oldukça sakin ve güleryüzlü insanlar çalışıyordu. Bu kısımda en önemli asıl nokta ise oğlumuza bir fotoğraf çektirmemiz gerektiği. Bir fotoğraf çekimi bu kadar kolay olamazdı eğer evde milyon kere kendimiz çekmeye çalışmasaydık. Onunda çözümü CVS denilen heryerden göreceğiniz İlaç,kozmetik ağırlıklı ürünler satan marketler. Bu marketlerin fotoğraf hizmetleri de mevcut. Aynı zamanda hemen teslim alabiliyorsunuz. 
Fotoğrafı çeken bayan oğlumu havaya kaldırmamı istedi ve hemencecik çekti bitti. Pasaport için formatı bildiklerinden problem olmadı. Keşke evde o kadar kendimiz çekmeye çalışmasaymışız :)
Malibu City Hall'da bir bayan çalışan kendisini takip etmemizi istedi. Bizi kimsenin olmadığı bir odaya aldı tabiki oğlumuzla birlikte. Burada yuvarlak bir masanın etrafına oturduk. Öncelikle bir yemin töreni yaptık. Verdiğimiz bilgilerin (Adımız, soyadımız Kaan'ın oğlumuz olduğu, oğlumuzun doğum tarihi vs gibi ) doğruluğu için ellerimizi havaya kaldırıp yemin ettik. Bu gerekli bir işlemmiş. Daha önce bir yerde okumadığım için şaşırmıştım. Daha sonra doldurduğu formdaki yerleri imzaladık. Bu sırada pasaportlarımızı istedi. Bilgileri tekrar kontrol etti. Doğum sertifikasını aldı. İşlem bedeli olarak $150 para ödedik.
Bu arada bize işte siz Türkiye'de yaşıyorsunuz neden burada doğum yaptınız vs gibi sorular asla sorulmadı. Gayet güleryüzlü bir şekilde işlemler şipşak halloldu. Tabiki pasaportu hemen vermediler. 2 hafta içinde bulunduğumuz adrese oğlumuzun Amerikan pasaportunu, doğum sertifikasını ve Social Number belgesini göndereceklerini söylediler.
Nitekim öylede oldu tam 2. Hafta doldu ve evraklar adresimize geldi. 
4- Amerikan pasaportunu da aldığımıza göre belirlenen hedefe ulaşmıştık.
Şimdi yapılması gereken tek resmi işlem Türkiye'ye dönerken oğlumuz için turist vizesi almak kalmıştı. Onu da internet üzerinden alabiliyorsunuz. Zannediyorum $10-$20 arası bir fiyattı. Türk kimliği ve pasaport işlemlerini Türkiye'de halledeceğimiz için ülkemize girişte bu gerekli bir işlemdi.

6- Göbek Bağı Dediğin!!!

Göbek bağı meselesi tam bir muamma bence. Benim göbek bağım mesela hala annemde. Etraftan duyuyorum kimininki okul bahçelerine, kimininki camiye, kimininki de bilmem nereye gömülmüş. Biz bu konuda tamamen görevimizi yapalım da mantığıyla davrandık aslında. Tabi ki Mürvet Hanım öncülüğünde UCLA üniversitesinin yolunu tuttuk. 

UCLA üniverstesi verdiği eğitim kalitesi ve öğrenci seçiciliğiyle bilinen bir üniversite. Biz de madem öyle mühendislik fakültesinin yakınlarındaki bahçeye göbek bağını gömdük.
Aman yakalanacağız korkusu bir yandan bizi strese sokarken diğer yandan yakalansak durumu nasıl açıklayacağız endişesi vardı.

Mürvet Hanım mini bahçe seti ile bizi şaşırtmaya devam ediyordu. Toprağı kazmak için ufak bir tırmık, mini bir kürek ve eldivenleri ile kendisini hayranlıkla izliyorduk. Mürvet Hanım her koşulda her ortama mutlaka hazırlıklı geliyordu ve bu bizim çok hoşumuza gidiyordu. 5 dakika içinde bizim oğlanın göbek bağı UCLA mühendislik binasının bahçesine gömülmüştü. Oğlumuzun muhakkak mühendis olmasını dilediğimizden değil, göbek bağını gömmek için en uygun ortam orada olduğundan tercih sebebi oldu. UCLA gibi bir üniversitede hangi bölümde okursa okusun kendisi için eminim çok iyi olurdu. 





Türklüğümüzü gösterdik, elin Amerikasında bile göbek bağımızı gömdük. Oğlumuz hem Amerika vatandaşı yaptık hem de göbeğini bağladık :)


5- Evimizi ve Eşyaları Nasıl Bulduk ?

Amerika'ya gelmeden önce en büyük problemlerimizden birisi ev bulmaktı. Amerika'ya geldikten iki buçuk hafta sonra ev bulabildik. Bu konuda Mürvet Hanım'ın bize epey faydası olmuştu.

Hastane işini hallettikten sonra öncelikle bulunduğumuz bölge dahilinde yani Thousand Oaks civarında eşyalı ev aramaya başladık. Fakat eşyalı ev bulmak sandığımızdan daha zordu. Apartment tipi evlere bakıyorduk. Eşyalı evler oldukça azdı. Ayrıca ücretleri de neredeyse ayda 2.500 USD ile 3.000 USD arasıydı.
Birde eşyasız aparment bakalım dedik. Eşyasız bir ev bulursak eğer Cort isimli bir firmadan aylık olarak eşya kiralayabileceğimizi öğrendik. Ücretleri minimumda tutarsanız yaklaşık 3,5 ay kullanabileceğiniz eşyaları aylık 400 - 500 USD arası bir ücrete temin edebiliyordunuz.

Bu fikrimiz aklımızda ev aramalarına başladık. Eşyasız, sadece beyaz eşyaları olan 2 odalı bir ev bulduk. Güzel bir site içinde bulunuyordu. Aylık kirası 1.600 USD idi. The Knolls isimli apartment yöneticileri ile görüşmeye başladık. Bizden bazı evraklar istediler. Pasaportlarımızı, Amerika'ya girerken verdikleri vize süresini, eşimin iş sahibi olduğunu kanıtlayan evraklar gibi. Türkiye'den gerekli evrakları isteyip hazırlıklara başladık. Eve birkaç gün içinde taşınabileceğimizi söylemişlerdi. Daha sonra eşimin ve benim banka hesaplarımızın hareketlerini görmek istediler. Fakat bu detayın para birimlerinin USD olmasında oldukça ısrar ediyorlardı. Hesaplarımızda ki hareketler tabi ki Türk Lirası olaraktı. Bu durumu açıklayıp bulunan miktarları dolara çevirebileceklerini açıklamaya çalışsakta anlamamakta oldukça ısrar ettiler. Bizde bir şekilde bu belgeleri de hazırlayıp kendilerine teslim ettik. Bize haber vereceklerini ilettiler.

Birkaç gün sonra hala haber gelmeyince biz ziyaret etmeye karar verdik. Bize verdikleri cevap ise oldukça komikti. Evi kiralama süremiz üç buçuk ay olsa da banka hesaplarımızda toplam 1 senelik kira ücretinin bulunması gerekiyormuş. Bunu neden daha önce söylemediklerini sorduğumuzda ise net bir cevap alamadık ne yazık ki. Böylelikle bulduğumuz tek ev seçeneği de ortadan kalkmıştı.

Canımızı oldukça sıkmışlardı. Otelde oldukça sıkıldığımızdan kendi evimize çıkmayı bekliyorduk. Bizi hem oyalamışlardı hem de tekrar ev aramaya devam etmek zorunda kalmıştık.
Birkaç gün daha ev aradıktan sonra Mürvet Hanım bizi eskiden oturduğu yere götürdü. Oradaki görevli bayanla kısa bir sürede anlaştık ve 1+1 de olsa evimizi tuttuk.

Country Oaks Aparments'da artık bizim de bir evimiz vardı. Hem de Los Angeles'a sadece 30 km uzaklıktaydı. Malibu sadece 20 dakikalık bir mesafedeydi. Özellikle konum olarak çok şahaneydi.




 













Gelelim eşyaları nasıl bulduğumuza...

Cort firmasını öncelikli araştırdık. Fakat eşyaların kiralama süresi kısaldığı zaman fiyat da artıyormuş. Bunu da sonra öğrenmiş olduk. Her şey gibi eşya meselesini de kendimiz halletmeye karar verdik.

İstanbul'da olduğu gibi yine öncelikli kurtarıcımız tabi ki ikea oldu.
Burbank civarında olan ikea mağazasına giderek, evin içinde olmazsa olmaz eşyaları aldık. Tabak, çatal, bıçak, bardak, yastık, yorgan, tencere, tava, sandalye gibi en önemli eşyaları öncelikli topladık. Yaklaşık 150$ civarında bir paraya epey bir eşya almış olduk.
Mürvet Hanım'da bize air bed vermeyi teklif etmişti. Bizde seve seve kabul ettik. Çünkü yatak almaya kalksak neredeyse normal yatılacak bir yatak 700$ civarıydı. Sonrasında satmaya uğraşacaktık birde. O yüzden air bed çok mantıklı gelmişti. 3,5 ay sonunda toplam 4 adet patlak air bedlerimiz olsa da eğlenceli anılar bize kar kalmıştı. Yatak odası, mutfak ve banyonun temel ihtiyaçlarını karşılamıştık.
Bu arada bulunduğumuz bölgede aynı bizim 1 milyoncu mantığında 1 dolarcılar var. Çoğu şeyi 1 dolara alabiliyorsunuz. Ben mağazaya ilk girdiğimde birçok şeyin 1$ olduğuna inanamamıştım. Emin olabilirsiniz her şey ama her şey gerçekten 1$ :)


Evimizde ilk kahvaltımız
Mürvet Hanım bize bir adet masa, 2 tane sandalye ve bebeğimiz için Graco marka seyahat yatağı da vermişti. Bebek yatağı Mürvet Hanım'ın torununa aitmiş. Bu süre içinde onlara lazım olmayacağı için bize vermişti. Bu eşyaların ne kadar işe yaradığını anlatmam.


Deniz Kaan'ın ilk yatağı

 Eşya bulmak için bir diğer alternatif ise tabi ki craiglist. Bu site aynı gittigidiyor.com mantığı ile çalışıyor aslında. Ama ağırlıklı olarak ev eşyası satılıyor diyebilirim. İlk zamanlar air sofa kullandık. Sonrasında bu site üzerinden eşim 80$ gibi bir paraya koltuk takımı aldı. Birde elektrik süpürgesi bulmuştuk. O da yaklaşık 30$'dı. Amerika'da çoğunlukla elektrik süpürge modeli böyle. Bizdekiler gibi varsa da ben görmedim. Bu makinanın oldukça ağır olduğunu söyleyebilirim. Hamilelik ve sonrasında neredeyse ben hiç evi süpürmedim. İşime gelmedi değil tabi ki :)



E-bay ve Amazon da bir şeyler satın almak için size alternatif olabilir.
Craiglist'den aldığınız eşyaları bir yerden bir yere taşımak için nakliye şirketlerinden araba kiralayabiliyorsunuz. Biz o konuda şanslıydık. Annemin eşinin bir arkadaşı da bize yakın oturuyordu. Arabası da eşya taşımaya müsaitti. Eşya taşımak için o arabayı kullanmıştık. İsterseniz nakliye firmalarından eşyaları taşıtmak için adam da kiralayabiliyorsunuz. Ama saat başına para alıyorlar bilginiz olsun.

Air bed maceramız ise anlat anlat bitmez. Siz siz olun eğer mümkünse önce uygun bir yatak arayın. Sonra bizim gibi yatak yamar durursunuz. Çünkü bir air bed ortalama 20 -25 gün dayanıyor diyebilirim. Ne kadar sıkıntılı da olsa çok eğlenmiştik. Şimdi Amerika ile ilgili güldüğümüz anılardan bir tanesi.

Evde olan eşyalar kaldığımız süre boyunca oldukça işimizi gördü. Zaten eve akşamdan akşama uğradığımız için bir şeylerin eksikliğini hissetmedik pek. İnsan anlıyor ki az eşya ile de hayat gayet sürdürülebilir.




14 Mayıs 2014 Çarşamba

4- Bebeğimiz Geliyor !

Her günümüz heyecanla geçiyordu. Bugün gelecek, yarın gelecek derken 10 Şubat olmuştu. Fakat bizim oğlandan ses seda yoktu. Ne suyum gelmişti ne de nişan denilen şey. Artık yürümek, uyumak kimi zaman nefes almak bile çok zorlaşmıştı. Bir an önce bebeğimize kavuşmayı bekliyorduk.

Bu sırada annem, eşi ve 3 yaşındaki kız kardeşimde yanımıza gelmişlerdi. Yaklaşık 1 ay yanımızda kalacaklardı. Doğum öncesinde 2 hafta boyunca birlikte vakit geçirmiştik. Annemin yanımda olduğu için ne kadar şanslı olduğumu doğum sonrasında anlayacaktım.
Doktorumuzun dediği gibi 12 şubat saat 00.00'da hastaneye giriş yaptık. Öncelikle prosedür gereği hasta kayıt formunu doldurduk. Bizi odamıza yönlendirdiler.

Öncelikle hemşire birçok soru sordu. Ailede olan hastalıklar, kullandığım ilaçlar, geçirdiğim operasyon olup olmadığı gibi.
Hatta daha önce intihara teşebbüs edip etmediğim bile sorular arasındaydı.

Bu soruların ardından öncelikle rahim ağzı kontrolü yapıldı. Ardından vajinanın açılması için şişmemiş bir balona benzeyen bir şeyi vajinaya yerleştirdiler. Sonrasında da serumla oksitosin vermeye başladılar. Hemşire ilk olarak 2-3 saat ayağa kalkmamı söyledi. Sonrasında ayağa kalkabileceğimi söyledi. Bir yandan da bebeğin kalp atışlarını dinlemeye başladılar.

Ek bir bilgi olarak, size verdikleri her serum ve ilaçta isminizi, soy isminizi ve doğum tarihinizi söylemenizi bekliyorlar. Böylelikle kendinizde olmadığınız zamanlarda size sormadan herhangi bir uygulama yapamıyorlar. Her yapılan işlemde odanızda bulunan bilgisayardan dosyanıza işleniyor.

Tahmini doğum saatini ise ilk olarak öğlen 14:00 -15:00 arası olarak verdiler. Uzun bekleyiş başlamıştı. Herhangi bir ağrı hissetmiyordum. Sadece idrar torbamda bir baskı hissediyordum. Annem o gece benimle birlikteydi. Eşim ise eve dönmüştü. 

Sabah saat 10:00 sularında suyum geldi. Hemşire yaptığı kontrolde doğumun normale döndüğünü ve suyun gelmesinin iyi bir durum olduğunu söyledi. Yani doğum süreci normale dönmüştü. Saat 12:00 civarında ise gerçek doğum sancıları olmaya başladı. İlk etapta dayanabilecek acılardı fakat saatler ilerledikçe ağrılar 10 üzerinden 8 vurmaya başladı. her 10 - 15 dakikada yaklaşık 1 dakika süren güçlü sancılar geliyordu.

Daha fazla bu acıya dayanamayacağımı anlayınca epidural zaten yaptıracaktım, bu yüzden hemen yapmalarını istedim. Hemen bir anestezi uzmanı geldi. Kuyruk sokumunun biraz üstüne sonda takıldı. Tabi takılırken hiçbir şekilde kıpırdamamak gerekiyordu. Ağrılarım oldukça arttığı için takılana kadar oldukça zorlandığımı belirtmem gerekir. Canım da oldukça acımıştı. Neyse ki acısı çabuk geçen bir işlemdi.
Epidural verildikten yaklaşık 10- 15 dakika sonra ağrılarım sona erdi. 

Bu sırada hemşire vajinamı kontrol etti ve açılmanın 3-4 cm olduğunu söyledi. Daha beklememiz gerekiyordu.

Saat 17:00'a kadar herhangi bir ağrı hissetmedim. Hatta doğumun oldukça kolay olacağını düşünmeye bile başlamıştım. Fakat ağrılar tekrar başladı. Hem de çok şiddetli bir şekilde. Epiduralin etkisi geçiyordu. Yaklaşık 1 saat sonra anesteziciden bir doz daha yapmasını istedik. Dayanılacak gibi değildi. Gerçekten regl ağrısının 30 katı bir ağrıymış. Sanki kızgın demir bir sopayı belinize batırıyorlardı.

Anestezi uzmanı bir dozun yarısını kullandı fakat hiçbir etkisi olmadı. 1 saat sonra ağrı geçmeyince tekrar çağırdık ve tam bir doz yaptı. Sancılarım biraz hafifler gibi oldu fakat kısa bir süre sonra sancılar tekrar etkisini göstermeye başladı. 
Bu sırada saat 20:00 olmuştu ve açılma 6 cm civarındaydı. Beklemeye devam ediyorduk. Sancılar beni oldukça yormuştu. Hastaneye geldiğimde hafif grip gibiydim. Burnum tıkalıydı ve boğazım ağrıyordu. Hastanede su bile içemediğim için sadece buz yememe izin vardı. Bu da iyice hastalanmama neden olmuştu.

Burnumdan nefes alamıyordum. Bu yüzden doğum için gerekli nefes egzersizlerini de doğru yapamıyordum.

Ben sancılarla baş etmeye çalışırken saat 00:00 olmuştu. Açılma 7-8 cm civarındaydı. Hastaneye geleli 24 saat olmuştu ve doğum hala başlamamıştı. Annem, ve eşim artık oldukça gerginlerdi. Bana hissettirmemeye çalışsalar da anlayabiliyordum. Merakla ne olacağını bekliyordum. 

Sancılarım artık dayanılmaz boyuttaydı. Epidural fayda etmiyordu. Acıdan beynim uyuşmuştu gerçekten. Rüyalar görmeye başlamıştım. Saat 02:00'de doktorum geldi. Daha fazla beklemenin bebek için riskli olacağını, açılmanın 9 cm olduğunu ve doğum için 1 cm daha açılma olması gerektiğini söyledi. Bu yüzden sezeryan olmam gerektiğini söyledi.

İşte o an gerçekten yıkılmıştım. O kadar acı çektikten sonra nasıl sezeryan olabilirdim. Sezeryan olmak istemiyordum. Doktor ısrarla böyle olması gerektiğini söyleyince yapacak bir şeyimiz kalmamıştı. Annem ise oldukça endişeliydi. Çünkü bebeğin yola girdiğini söylemişlerdi. Yola giren bir bebeği nasıl sezeryan ile alacaklardı ? Bu endişelerini tabi doğum sonrasında öğrenmiştim.



Hemşireler beni sancılar içinde ameliyat odasına gitmek için hazırladılar. Saat 03.00'da ameliyathanedeydik. Annem sezeryan sırasında yanımda duracaktı. Bu arada cep telefonu elinde hazır bekliyordu. Sağolsun doğum fotoğrafçılarını aratmayacak fotoğraflar çekmişti. 
Belimden aşağısını lokal anestezi ile uyuşturdular. Tüm ağrılarım bitmişti. Fakat çok fazla kendimde değildim. Uyuma isteğim oldukça fazlaydı. Bir yandan bebeğimi bir an önce sağlıkla kucağıma almak istiyordum. Böyle karışık duygular içerisindeyken oğlumun sesi duyuldu. Saat 03:19'da doğum gerçekleşti. Doktorların "Ooo Big Boy " seslerini duyuyordum. Fakat ne olduğunu anlayamıyordum tam olarak.



Annem yanıma gelerek 4 kilo 610 gram doğduğunu söylediğinde gelen seslere anlam verebildim. Bu yüzden o kadar saat beklemiştik. Bebeğim kilolu olduğundan normal doğum gerçekleşmemişti. Bebeğimi temizledikten sonra bir örtüye sararak yanıma getirdiler. O an yaşadığım duygu yoğunluğunu anneler bilir elbette. Tarifi mümkün olmayan bir his. Zırıl zırıl ağlayan bebek yanıma getirdiklerinde susmuştu ve gözlerimin içine bakıyordu. O an nasıl güzel bir bebek diye düşündüm. 

Sonrasında bebeğimizi yıkamak için hemşireler bebek odasına götürdüler. Tam bir tosuncuk dünyaya getirmiştim. Kilosuna inanamıyordum. Bu konuda doktorumuz da bizi yanıltmıştı. Benimde dikişlerimi tamamladıktan sonra saat 04:00 gibi odama aldılar.




 Hemşireler oldukça ilgiliydi. Bebeğimi odama getirdiklerinde hemen emzirmem için yardım ettiler. Saatlerdir aç olan bebeğim emmek konusunda sorun yaratmadı. Türkiye'de doğum yapan tanıdıklarımın doğum sonrasında hemşirelerin ilgisizliğinden yakındığını birçok kez duymuştum. Bu yüzden gerçekten şanslıydım. Çünkü kimi zaman ilgiden bunalacak kadar hemşire gidip gelmişti.



 Doğum sonrasında bizi başka bir odaya aldılar. Bu arada her saat başı hem bebeğimi hemde beni kontrol ediyorlardı. Hasta bakımı gerçekten süper bir hastaneydi. Bebeğimizin ayak bileğine bir de alarm takmışlardı. Bu sayede sizin bilginiz olmadan doğum katından bebeğinizin çıkarılması imkansızdı. Böyle bir durum olduğunda hastanedeki tüm alarmlar çalmaya başlıyor ve dış kapılar otomatik olarak kilitleniyordu. Güvenlik maksimum seviyedeydi.

Hastanede 5 gece 6 gün geçirdik. Oğlumun sarılık değerleri riskli olduğundan kontrol amaçlı fazladan kalmak durumundaydık. Neyse ki son gün kan değerleri normale döndü ve ışın tedavisi görmek zorunda kalmadı. 
Ben ise sezeryan sonrasında kendimi tabi ki çok iyi hissetmiyordum. Doğum sırasında sadece buz yediğim için boğazım .çok kötü olmuştu. Çok fazla öksürüyordum. Bu da dikişlerimin acımasına neden oluyordu. Karnıma yastık bastırarak öksürüyordum. Yüzümün, ayaklarımın şiş olması ayrıca moral bozmuyor değildi. Karnımda hala oldukça şişti. Karnım sanki 5 aylık hamileymişim gibiydi. Doktorlar bu şişliklerin 1-2 hafta içinde geçeceğini söylemişlerdi.

Doğumdan 2 gün sonra artık ayağa kalkıp yürümem gerektiğini söylediler. Eşim ile birlikte ilk zaman zor da olsa ufak adımlar ile hastane içerisinde yürüyüş yaptık.
 Bunun dışında duş almama müsaade etmişlerdi. Bandajlarımı çıkarmadan duş aldım. Bu beni çok rahatlatmıştı.

Bu sırada Mürvet Hanım'da ziyaretimize geldi. Bizi çok mutlu ettiler. Artık aile gibi olmuştuk. Bize çok yardımları dokunmuştu.




Sonunda17 Şubat tarihinde hastaneden çıkışımızı yaptık. Hastaneden çıkış yapmadan önce yine bir takım işlemler yapılıyor. Öncelikle bir hemşire gelip sizi psikolojik açıdan test ediyor. Bazı sorular soruyor. Bunun yanı sıra evde neler yapmanız gerektiğini anlatıyorlar. İmzalamanız gereken birkaç evraktan sonra birde ufak bir hediyeleri oluyor. Süt saklama çantası. Oldukça hoş ve ihtiyaç olabilecek nazik bir hediye. Birde hastanenin adının yazdığı bir body hediye ediyorlar.

Hastaneden çıkarken de elinizi kolunuzu sallayarak çıkamıyorsunuz. Bunun bile prosedürü var. 2 tane genç çocuk tekerlekli sandalye ve valiz taşıma standıyla odanıza geliyorlar. Anne bebeğini kucağına alarak tekerlekli sandalyeye oturuyor. Valizlerinizi taşıma standına alıyorlar. Çıkış kapısına kadar böyle gidiyorsunuz. Çıkış kapısında tekerlekli sandalyeden iniyor ve bebeğinizi car seat'e koyuyorsunuz. 





Bebeğimizle ilk günlerimiz, vatandaşlık işlemleri ve sezeryan yaptığım için ekstra ücretlendirmeleri sonraki yazılarımda paylaşacağım.